7 Haziran 2012 Perşembe

Saklambaç...

    Çocukluk dönemimizde oynadığımız oyunlardan bahsetmenin zamanı geldi. Çok farklı bir bakış açısıyla oynadığımız "Saklambaç'ı" irdeleyerek bize neler kattığına bizden neler götürdüğüne açıklık getirmem gerekiyor. Nasıl yapalım tek bir başlık altında mı toplayalım? Yoksa ayrı ayrı incelemek daha mı mantıklı olur? Buna daha sonra karar veririz. Şimdiden söylemem gereken bir şey var.Mızıkcılık istemem "Son gelen oynamaz"...

   Gözümüzü açtığımızda oynadığımız oyunların başında gelir. Yani oyun sırasında gözleri açmak yasaktır ebeysek. Matematiği öğrendiğimiz yerdir ebenin yeri. Saymayı ilk orada öğreniriz. 50+50 olarak 2 parti şeklinde de saydığımız olmuştur. Gözümüzü yumduğumuz zaman her şey bitmiştir o an. Akşam yemek saatinin gelmesi, annemizin bizi deliler gibi araması, babamızdan yiyeceğimiz azar... Hepsi uçup gider o dakika. Şu anda devlet adamlarının bile akıl edemeyeceği stratejiler geliştiririz. Kafamızdan geçen sorular saniyeliktir. " Arkamda biri var mı lan?", "Acaba kale başından uzaklaşmalı mıyım?", " Önce Harun'u mu ebelesem?" , "Cahit'ten hızlı mıyım?" , " Çamlak çömlek patlar mı ?"... Bunun gibi soruların cevabı oyunda olan başarımızın göstergesidir. Bize kattıklarıdır bu soruların cevabı. Bir kaç sene sonra rakiplerimiz olacaklardır. Hızlı koşan rahata erecektir ve daha öncesinde iyi saklanmayı bilenler... Tabi orada düşündüklerimizi  ne kadar çabuk ve doğru gerçekleştirirsek oyunda sırtı yere gelemeyenlerden biri olmuş oluruz. Sahi şimdi düşünelim o saklananlar yani rakiplerimiz neredeler?

   Harun: 21 yaşında. Çocukluğu sokaklarda geçmiş. Sokak oyunlarının 1 numarası. Mahalle arası maçlarda yaptığı takım kaptanlığı boyunca 2 şampiyonluk, 5 adet 2.5 litre kola kazanmıştır. Şimdi mahallede açtığı bakkal'da satış müdürü.

   Cahit : 20 yaşında. Çocukluğunda oyunları yarım kesilmiş anne kuzusu , baba korkusu ile büyümüş. Hiç bir maçta veya oyunda 90 dakika forma giyememiştir. En büyük başarısı yakan top oynarken kaçan topları getirip kız arkadaşlarının vazgeçilmezi olmasıdır. Şimdi annesi tarafından dershaneye götürülüp getiriliyor. Öss'ye diye başladığı Ygs'ye hazırlanmaya devam ediyor.

   Kamil : Mahalle'nin puslu çocuğu. Arkdaşları ona orospu çocuğu diyor. Kimseye sesini çıkarmaz. Gel dersin gelir. Git dersin gider. Şu an 22 yaşında olduğu sanılıyor. Kimse ona yaşını soramadığı için sır konusu olmuştur. Mit'te çalıştığı söylentiler arasında.

   İrem : Mahalle'nin koca karısı olmaya aday olan bir kişilik. Abilerimizin kızlarla konuşması için gönderdiği lider kişi!Güven kaynağı.  bizim için hep 35 yaşındaydı. Çok bilmiş, çevresine baskı kurabilen,Yönetici kimliği olan bir insandı.Arkdaşları ona İrem diyordu korkusundan... ee tabi arkası sağlam olan birisiydi.Şu anda bir pazarlama şirketinde yönetim üyesi (Genel müdür yardımcısı gelen bilgiler arasında)

   Yukarıda ismi geçen şahıslar çocukluklarında yaşadıkları,elde ettikleri başarı ya da elde edemedikleri başarısızlıklarıyla bu günlere kadar geldiler.

  Şimdi...Dürüst olun... Sizinde çocukluğunuzd da böyle kişi/kişiler olmuştur. Hiç düşünmediğinizi biliyorum ama çocukluğunda oynadığı oyunlarla veya oyun içerisinde üstlendiği görevlerle bu günlere kadar gelen arkdaşlarımız var. Harun,Cahit,Kamil,İrem ve hatırlayamadıklarım... Biz hayatın ne demek olduğunu çocukluğumuzda yaşadık ama yeni yeni anlıyoruz. Farkında olmadan tecrübe kazandık. Kazandırdık belkide. O zamanlar para kazanma derdi yoktu. Her başarı bizim için gurur kaynağıydı. Ama zamanı 10-15 sene ilerlettiğimiz zaman olay tam tersine dönüyor. Sadece bu açıdan bakmanızı veya görmenizi istedim.

  Şimdi yumuyorum ben gözlerimi 100 kadar yavaş sayıyorum. 1,2,3,4,5,6.......

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder